20.04.2024 - Bilgi Vitrini & Sanal Ansiklopedi
Bilgi Vitrini

Kadınların Cinsel Arzuları İhmal mi Ediliyor?

Kadınlar için, ticari anlamda Viagra’nın yarısı kadar bile başarılı bir ilaç mevcut olmasa da, araştırmaların kadınların cinsel arzularını ihmal ettiğini gerçekten söyleyemeyiz.

Kadınların Cinsel Arzuları İhmal mi Ediliyor?

Kadınlar için, ticari anlamda Viagra’nın yarısı kadar bile başarılı bir ilaç mevcut olmasa da, araştırmaların kadınların cinsel arzularını ihmal ettiğini gerçekten söyleyemeyiz. Cinsellik daha doğrusu cinsellik sorunları yine de kazançlı bir araştırma alanına dönüştü. Alfred Kinsey mazı arılarını bırakıp da insanlarla ilgilenmeye başladığından ve erkeklerin (1948), ardından da kadınların (1953) cinsel davranışları hakkındaki araştırmalarını açıkladığından beri, neredeyse hiçbir mahrem sır kalmadı. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, cinsellik alanında bir sağlık endüstrisi oluştu. Pfizer ilaç firması 1998′de “mavi elmas” viagra’yı piyasaya sürdü. Bunun ardından, Eli Lilly ve GlaxoSmithKline benzer preparatlar olan Cialis ve Levitra’yı geliştirdiler. Sertleşmeye yardımcı olan ilaçlar, üretici firmalarına yılda üç milyar eurodan fazla ciro sağlıyor. Şimdi sıra kadınlarda. Çünkü kadın cinselliği alanında kâr marjı daha da yüksek olabilir.

Viagra’nın üreticisi Pfizer firmasından araştırma fonu alan Chicago’lu sosyoloji profesörü Edvvard Laumann 1999′da, erkeklerin % 31′inin cinsel bozukluklar yaşadığını iddia etti. Hatta kadınların yüzde 43′ünü cinsel anlamda arızalı buluyordu. Kadının cinsel isteksizliğini hastalık olarak gören ve olası tedaviler için geniş bir alan açan yeni bir semptom bulundu bile: HSDD (“Hypoactive Sexual Desire Disorder”), yani kısaca istek azalması. Başka araştırmacılar FSD (“Female Sexual Dysfunction”: Kadınlarda Cinsel İşlev Bozukluğu) kısaltmasını kullanıyorlar. Sözde bozukluğun derecesi 2004′ten beri PFSF testi ile belirlenebilir olsa da, hastalık kriterleri muğlak. PFSF, “Profile of Female Sexual Function” (Kadınlarda Cinsel İşlev Profili) anlamına geliyor ve arzu, uyarılma, orgazm, tatmin, hassasiyet, cinsel anlamda öz kavrayış parametrelerinin yanı sıra cinsel korkulan ve kuşkuları kapsıyor. Kadınlardan kendilerini değerlendirmeleri isteniyor. Sınır değerler mevcut değil ama hangi kadın kendinden her alanda memnun olduğunu iddia eder ki zaten?

İlaç endüstrisi ilişki optimalleştirmesi için birçok ilaç araştırıyor. Pfizer, erkeklerdeki başarıdan sonra, Viagra’yı kadınlarda da test etti. Cinsel güç takviyesi kadınların cinsel organlarına daha fazla kan hücum etmesini sağlıyordu ama kadınlar bu yüzden illa ki daha fazla arzu hissetmiyorlardı. California’daki Mountain View’dan Vivus firması, kadınların cinsel organlarına sürülen ve daha iyi kanlanma ve yüksek kayganlık sayesinde kadınların daha kolay uyarılmasını amaçlayan damar genişletici Alprostadil’i yine de deniyor. Boehringer Ingelheim, antidepresan olarak ruhsat alamayan ama bunun yerine cinsel arzuyu tetiklediği iddia edilen Flibanserin’i deniyor. New Jersey’den ilaç şirketi Palatin Technologies, beyindeki melanokortin reseptörlerini uyaran ve böylece kadınlara daha fazla haz sağlaması beklenen PT 141 adlı burun spreyine güveniyor. Ve bütün dünya genelinde bilimciler, bilgisayarlı tomografi yöntemiyle görüntülemelerle, kadınların orgazma ulaştıkları an hazzın beynin hangi bölgelerinde alevlendiğini araştırıyorlar.

Testosteronlu bantlar, kremler ve merhemlerin kadının libido durgunluğuna derman olması amaçlanıyor. Çünkü erkeklik hormonu, çok daha düşük konsantrasyonda olmakla birlikte, kadınların da damarlarında akıyor. Menopozdan sonra vücudun kendi kendine testosteron üretimi azaldığı için, bu hormon kadınların cinsel istek ilacı olarak görülüyor ve deri üstü, vajina içi ya da ağızdan tablet olarak veriliyor. Daha Temmuz 2005′te, Journal of the American Medical Association dergisinde yayımlanan bir araştırma, cinsellik hormonlarının düşük konsantrasyonunun cinsel istek azalmasıyla bir alakası olmadığını kanıtladı. Yani libido üzerinde herhangi bir olumlu etki kanıtlanamamış olsa da, Amerikalı doktorlar hastalarına her yıl milyonlarca testosteron preparatı öneriyorlar.

Bir böbreküstü bezi hormonu olan ve DHEA kısaltmasıyla bilinen “mucize ilaç” Dehydroepiandrosteron da benzer şekilde popüler. Würzburg’dan doktorlar 1999′da, hastalık seviyesinde hormon eksikliği yaşayan kadınlarda DHEA tedavisi esnasında keyiflerinin ve isteklerinin bariz şekilde arttığını saptadılar. Ancak tedavi gören kadınlar gerçekten hastaydı, böbrek üstü bezleri doğru çalışmıyordu. Würzburg’dan hormon uzmanı ve bu araştırmanın yöneticisi Bruno Allolio araştırmanın sonuçlarını, “Erkeğin sağlıklı karısının çayına gizli gizli DHEA karıştırmasının ve böylece karısının cinsel istekle yanıp tutuşacağını beklemesinin bir faydası olmaz” sözleriyle yorumluyor.

New York Üniversitesi’nden psikolog Leonore Tiefer, doktorların teşhis ve tedavi çılgınlığını eleştiriyor. Bir kadının ne sıklıkta cinsel arzu duyması gerektiğine ve ne zaman bir bozukluktan söz edilebileceğine kim karar verebilir diye soruyor. “Cinsel sorunlar sosyal, kültürel ve psikolojik sorunlardır bunun ötesinde belki tıbbi.” Tiefer Temmuz 2005′te Science dergisinde şöyle bir tespitte bulunuyor: “Kadınların cinsel bozukluklarının çoğu öz saygılarıyla ve birlikteliklerinin niteliğiyle alakalı, ilaçlarla tedavi edilemeyen şeyler var.” Tiefer, bu şekilde kadın cinselliğinin tıbbileştirildiği ve sevişmenin zenginliğinin hormon seviyesi, kayganlık unsurları ve sinir uyarımlarına indirgendiği eleştirisini getiriyor. Tatmin edici bir birliktelik için çok daha önemli unsurlar olan ilişkinin niteliği ve diğer hayat şartlarının bu arada dikkate alınmadığını söylüyor.

Öte yandan, Boston Üniversitesi’nde ürolog ve cinsel iktidarsızlık uzmanı olan Irwin Goldstein ise, seks ilaçları yeni denendiğinde ya da piyasaya sürüldüğünde her seferinde baş gösteren suçlamalardan bıkıp usanmış. Viagra döneminden önce erkeklerin de, sorunlarının tamamen psikolojik olduğu lafını sürekli dinlemek zorunda kaldıklarını söylüyor. Şimdi de kadınların, tatminsiz bir cinsel hayattan şikayetçi olduklarında bu durumla karşılaştıklarını ifade ediyor. “Cinsel ilaç endüstrisini eleştirenler tıbbileştirmekten bahsediyorlar” diye eleştiriyor Goldstein. “Ben onların bu yaptıklarına psikolojikleştirme derim.”

Click to rate this post!
[Total: 0 Average: 0]
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ