Elektrikli Araçlar Ne kadar Çevreciler?
Elektrikli Araçlar Çevre Dostu mu?
Elektrikli Araçlar Ne kadar Çevreciler? Çağdaş ömürı var eden sanayi devrimi’nden bu yana en önemli güç fosil yakıtların gerek enerji üretim merkezlerinde gerekse de motorlu araçlarda kullanımı olmuştur. Fosil yakıtlar bu denli faydalı dirimsel bir rol üstlenirken hem de dünyamızın sonunu getirecek çevresel felaketleri de beraberinde getirmektedir. Organik dengenin her geçen gün fosil yakıt kullanımı nedeniyle bozulduğu, kanser, astım, diyabet vs şeklinde sayısız hasatlığın normal kabul edilebilecek oranların üstünde görülmesi insanlığın günümüzde başa çıkmaya çalıştığı en çetrefilli problemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Fosil yakıtların yerine geliştirilen öteki alternatif kaynak ve sistemler (rüzgar, dalga, güneş enerjisi) maalesef hızla çoğalan insan nüfusunun gereksinimlarını karşılayabilmekten uzaktır. Ancak bunlar arasında son senelerde fazlaca popüler olan ve ümit vaat eden elektrik enerjisiyle çalışan vasıtalar bu imlaızın temel gündemidir.
Birfazlaca otomotiv firmasının çıkardığı elektrikli otomobililer ve öteki araçlar haberlerde çeşitli şekillerde tanıtılmakta ve gündelik hayat içinde kullanıma girmiş bulunmaktadır. Bu araçları görenlerin ilk tepkisi tabii ki ne kadar sessiz ve herhangi bir şeklide duman çıkarmadığı için oldukça çevre dostu oldukları istikametündedir. Sadece elektrikli araçlarla ilgili yapılan son araştırmalar bu teknolojilerin hiç de göründüğü kadar çevreci olmadığını iddia etmektedir. Bu konudaki en esaslı ve kapsamlı inceleme önemli ilmi çalışmalara yaptığı öncülükle bilinen massachusetts teknoloji enstitüsü’dür. Mit tarafından yapılan araştırmada, sektördeki öncülüğü ve iddialı çevreci imajıyla bilinen tesla model sp100d otomobili ile mitsubishi mirage modeli arabasını s havaya salınmalarına sebep olan karbondioksit miktarı bakımından s tafsilatlı bir incelemeye tabi tutmuştur. Araştırma neticesinde elektrikli araç tesla’nın çevreye kilometre başına 226g karbondioksit yayarken mitsubishi’nin 192g karbondioksit yaydığını tespit etmişlerdir.
Bu noktada pek çok okuyucunun aklına elektrikli araçların nasıl olur da karbondioksit salınımına sebep oldukları sorusu gelecektir. Sorununun cevabı tam olarak şu: evet elektrikli vasıtalarda direkt karbondioksit salınımı mevzu bahis olmadığı için egzoz borusu mevcut değildir ancak elektrik üretimi de fosil yakıtlar sayesinde gerçekleştiği için elektrikli vasıtaların hareket etmiş olduğu her metre için elektrik santralleri fosil yakıt tüketerek elektrik ürettiği için dolaylı olarak elektrikli araçların enerji ihtiyacı için havaya karbondioksit salınmaktadır. özetle elektrikli vasıtalar yollarda çalıştırdıkları motorları için egzozları elektrik üretim santrallerinde havaya tahmin ettiğimizden fazla karbondioksit salmaktadır. Burada mit araştırmasında özellikle vurgulanan bir hususu aktarmakta yarar var. Araştırmanın odağında yer alan tesla model sp100d otomobili elektrikli araçlar arasında spor özelliğinden ötürü devasa yükseklikte performanslı bir araç olduğu için yol açtığı dolaylı karbondioksit salınımı bundan dolayı muadili araçlara nazaran daha yüksek çıkmaktadır. Elektrikli araçları genel olarak diğer fosil yakıt esaslı vasıtalarla kıyasladığımızda ise karbondioksit salınımları açısından fazlaca daha çevreci oldukları net bir halde söylenebilir. Araştırmada irdelenen nokta, elektrikli vasıtaların tamamen çevreci olmadığı ve bu yönleri bakımından abartılı bir iddiayla lanse edildikleri hakikatidir. Aslına bakarsak mit araştırmasıyla öne çıkarılan noktalardan biri de elektrikli vasıtaların çevreci olmadıkları değil; mevcut teknolojiden kaynaklı olarak elektrik üretim ve depolama sistemlerinin yeterince çevreci olmamasıdır.
Elektrikli vasıtaların çevreci olmayan diğer yönlerinden biri de enerji depolama sistemlerinde kullanılan maddelerdir. Elektrikli vasıtaların hepsinda araca yeterli enerjiyi sağlamak için fazlaca efsunk ebatlarda bataryalar bulunmaktadır. Bu bataryalar, kişiler araç içerisinde bulunduğu sürece etken bir şekilde radyasyon yayarak günümüzün en amansız rahatsızlıklarına davetiye çıkarmaktadır. Bataryaların bileşeninde yer alan kobalt, lityum, nikel şeklinde maddeler hem aktif kullanım niteliğinde bununla birlikte geri dönüştürülmek istendiğinde ciddi manada çsafha kirliliğine yol açarlar.
Meydana getirilen son araştırmalar nikelin çevresel riskler yaratan maddeler içinde sekizinci sırada yer almış olduğunı göstermektedir. Nitekim nikel madenleri çevresinde yer edinen yerleşim birimlerinde meydana getirilen incelemelerde insanların çok yoğun bir halde akciğer kanseri ve muhtelif doğum hastalıklarının çok yaygın bir şekilde görüldüğü ortaya çıkmıştır. Yine benzer şekilde batarya üretiminde kullanılan diğer maddeler arasında yoğun şekilde çevresel risklerin mevcut olduğu uzmanların aynı fikir olduğu bir konudur. Enerji depolama sistemlerindeki sayısız araştırmaya rağmen hemen hemen doygunluk edici seviyede mesafe kat edilebilmiş değil. Mevcut durumda bataryaların sadece %5’i geri dönüştürülerek kullanılabilmektedir. Bu da elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla insanlığın ancak karbondioksit salınımıyla değil gittikçe artan geri dönüşüm problemlerıyla da mücadele etmesi icap ettiği anlamın gelmektedir.