Osmanlı’nın En Acımasız Celladı “Kara Ali”
İçindekiler
Osmanlı Tarihinin Ünlü Cellat Başı Kara Ali
Osmanlı’nın En Acımasız Celladı “Kara Ali”. Osmanlı Devleti Ceza Sistemi içerisinde iki büyük ceza göze çarpıyor. Bunlardan biri kelle almak diğeri de boğdurmak. Bu ceza uygulamasını sıradan askerler değil sırf bu iş için genel olarak sağır ve dilsizlerden seçilen, önceleri Hırvatlardan arasından daha sonra ise çingenelerden seçilmiş olan cellatlar uygulardı.
Cellât kelimesi, arapça “Kırbaçla Vurmak” manasına gelen “Celd” kökünden türemiştir. Cellatlar 15.yüzyıldan itibaren ortaya çıkmışlardı. Bostancı başına bağlı olarak görev yaparlardı. Gözü kara ve soğuk kanlı olmaları koşulu aranırdı. Cellatlar sadece idamlarda değil siyasi suçluları, hırsızları, vatan hainlerini gerekirse işkence ile konuşturmak, cezalandırmak içinde çalışırlardı. İdam için kullandıkları yöntemler idam edilecek kişilere göre değişmekteydi. Örneğin sıradan şahısların başları kılıç ile vurulurken, özel askerlerin yeniçerilerin başları celladın özel satırı ile alınırdı. Devlet erkanından olanlar kement ile boğdurulur, hanedan soyundan gelenlerin ise geleneğe göre kanları akıtılmayacağı için yay kirişi ile boğuldukları kaynaklarda geçmektedir.
Mahkumlara Şerbet Verilmesi
Cellatlar konusunda en ünlü yerlerin başında Balıkhane Kasrı geliyordu. Önce zindana atılan mahkumlar burada 3 gün kadar haklarındaki hükmün kesinleşmesi için bekletilirdi. 3 gün sonunda açılan zindan kapısından mahkuma bir şerbet uzatılır, şerbetin rengi beyaz ise idamdan vazgeçildiği, kırmızı renkli ise de idam kararı çıktığı tebliğ edilmiş olurdu.
Cellatların Bile Korktuğu Acımasız Cellat Kara Ali
Evliya Çelebi ve Osmanlı tarihçisi Naima Cellat Kara Ali’nin şöhretinden bahsetmişlerdir. Cellat Kara Ali, yamağı olan Hamal Ali ile birlikte, içlerinde bir padişah (Sultan İbrahim), 10’dan fazla sadrazam, bir çok vezir ve paşanın infazını gerçekleştirmiş. İnfaz ettiği kişiler arasında boğarak öldürdükten sonra cesedini taş bağlayarak Marmara sularına attığı Şair Nefi‘de bulunuyor.
Kara Ali çok sert ve korkutucu bir dış görünüme sahipti, çingeneler arasından seçilmişti. Özel mertebeye sebep olan cellatlardan halk korkar ve pek sevilmezlerdi. Öldüklerinde ise cellatlar için Eyüp Sultan’da özel olarak yaptırılan bir mezarlığa gömülürlerdi. Cellat Kara Ali’nin de yattığı yer orasıdır.
Tarihçi ve yazar Reşad Ekrem Koçu Evliya Çelebi’nin yazdığı ve bahsettiklerinden yola çıkarak Kara Ali hakkında şunları söylemektedir;
“…Neuzubillâh, çehresinde nur kalmamış zehir gibi bir adamdı. Yaz-kış kolları sıvalı, baldır bacak çıplak; göğsü bağrı açık gezerdi. Suçlu, masum, genç, ihtiyar, haydut vezir, Alim, Müslüman, Hristiyan, kadın, erkek ayırt etmezdi. Onun için yalnızca kement geçirilecek boyun, satır çalınacak ense vardı… Hatta birçok defalar idam ettiği adamın kim olduğunu bile sorup, öğrenmeyi merak etmemişti. Amiri olan Bostancıbaşı’nın “boğ !” dediğini boğar, “vur !” dediğinin başını uçururdu… Sokağa çıktığında, sağ omzundan çaprazlama asılmış bir yalın kılıç sallanır, kuşağının bir kenarında da yağlı kemendi görünürdü. Bazen bu korkunç görünümünü kerpeten, burgu, çivi, buhur fitili, deri yüzecek ustura, demir tas ve ayak kıracak çekiçler gibi işkence aletleri tamamlardı. Ustura ile kazınmış başında da kırmızı keçeden cellat külahı bulunurdu.”
Kara Ali’nin İstemeyerek Padişah İbrahim’i İdamı
Kara Ali devlet adına bir çok infaz gerçekleştirmişti. Fakat daha önce hiç bir padişahın infazını gerçekleştirmemişti. Psikolojik sorunları olduğu söylenen ve kendisine “Deli” lakabı verilen Sultan İbrahim’in Kösem Sultan ve sadrazamları tarafından sarayın düzeni için idamına karar verilmişti. Bu görev içinde Osmanlı’nın En Ünlü Celladı Kara Ali seçilmişti. Görev kendisine tebliğ edildiğinde yıkılmıştı. Padişaha dokunmak, onu öldürmek istemiyordu, sadrazama ona bunu yaptırmaması için “Ben bu işi yapamam! Beni öldürün, ama bu işi yapmaya zorlamayın. Sultan İbrahim’e kıyamam!” diye yalvarmıştı fakat kendi canı ile tehdit edilmiş ve istemeye istemeye Sultan İbrahim’i boğarak infaz etmiştir.
Ağustos 1952’de, Resimli Tarih Mecmuası’nın 32. sayısında, Ahmet Refik Altınay, “Osmanlı tarihinin korkunç siması: Cellat Kara Ali” başlıklı yazısında Sultan İbrahim’in katlini şu şekilde tasvir etmiştir;
“…Cellat Kara Ali’nin en mühim eseri, Sultan İbrahim’in katliydi. Kara Ali; şeyhülislam, Sadrazam Sofu Mehmet Paşa, kazasker ve şakirdi Hamal Ali ile hep birlikte, Sultan İbrahim’i boğmaya gittikleri zaman, sanatında ilk defa büyük bir zaaf göstermişti. Kara Ali, IV. Murat zamanından beri vezirler kesmiş, şeyhlerin boynunu vurmuş, devletlûler boğmuştu; fakat padişaha el uzatmaya cesaret edemiyordu. Sultan İbrahim, perişan ve müteessir, ağlıyor feryat ediyordu. Kara Ali, kimsenin haberi olmadan sıvışmıştı. Sadrazam elinde değnek, onun peşinden koştu: “Bre kani şol melûn!” diye bağırıyordu. Fakat Kara Ali, kelleleri bir vuruşta uçuran emektar cellat, bu cinayeti irtikâp edemiyordu. IV. Murad’ın has celladı, sadrazamın ayağına kapandı, ağladı: “Devletlû, beni katl eyle, havf ile ra’şeden elim ayağım tutmaz” dedi. Bütün vücudu titriyor, sadrazama ağlaya ağlaya yalvarıyordu. Kara Ali yalvardıkça sadrazam değnekle yüzüne gözüne vuruyor, mütemadiyen, “Bre melûn! İşin gör!” diye bağırıyordu. Nihayet Kara Ali, şakirdi ile beraber, Sultan İbrahim’in mahpus olduğu odaya girdi, feryatlar ve gözyaşları içinde Sultan İbrahim’i boğdu. Cellatlıkla temayyüz eden Kara Ali, kalbinde zayıf bir merhamet noktası bulunduğunu göstermiş, bu cinayeti irtikapta teehhür ettiği için müftii enâmın ve sadrazamın itabına duçar olmuştu.”
Kaynak: Tarihçi ve yazar Reşad Ekrem Koçu, Ahmet Refik Altınay Resimli Tarih Mecmuası 32. sayısı